2 Aralık 2013 Pazartesi

Andrei Rublev

   15. yüzyılda Tatarların saldırıları altında inleyen Rusya’dayız. Andrei Rublev hem bir keşiş hem de ikona ressamıdır. Barbarlık, şiddet ve kana kontrast olarak doğanın mucizevi güzelliği ve inanç Rublev’in beslendiği kaynaktır. Ne var ki bir köylü kızını tecavüzden kurtarmak için bir adamı öldürmek zorunda kaldığında hayatı ve Tanrı inancını yeniden sorgular. Yaratıcılık ateşinin, konuşmama ve resim yapmama yemini eden Rublev’in içinde yeniden yanmaya başlaması için toy bir delikanlının dev bir çan imal etmesini seyretmesi gerekecektir. Bu aslında sanatçı keşişin eserlerine gerçek renk ve hayatın da gelmesinin işaretidir…
Einsenstein’ın Korkunç İvan’ıyla birlikte geçen yüzyılın en önemli sinema yapıtlarından biri sayılan Andrei Rublev’in gün yüzü görmesi için uzun bir süre geçmesi gerekti. Dış dünyadaki romantiklerin sandığını aksine Sovyetler Birliği sadece resmi ideolojinin dümen suyundan çıkmayan sanatçıları baştacı ediyordu. Uzun yıllar engellenen, defalarca sansürlenen ve montajlanan film, 70′li yıllardan itibaren yavaş yavaş kendini uluslararası arenada göstermeye başladı…

Film hakkında Dücane Cündioğlu Yazısı:
Andrei Rublev (1966), tartışmasız Tarkovsky’nin opus magnumudur.
Bir şah-eser.
Sanata dair bir şah-eser.
Sanatın gereksindiği özgürlüğe dair.Yasaklanır bu yüzden.Henüz ikinci filmidir.Ne Stalker, ne Solaris, ne Nostalgia, ne Zerkalo, ne Offret…Bütün eserlerinin zirvesinde Andrei Rublev yer alır.
Tarkovsky’nin ufku her yeni adımında yukarılara yükselmez sanıldığı gibi, bilâkis adım adım aşağıya iner. Genişler. Ovaya yayılır.
Tohumun ağaca dönüşmesi gibi büyür içgörüleri. Ağaç tohumda saklıdır.
- “İnsanlara insan olduklarını daha çok hatırlatmalıyız” der Tarkovsky.
Sanat işbu duyarlılığın bir gerecidir.
Filmleri de insana insan olduğunu daha çok hatırlatmanın bir aracı
Filmin en önemli karakterlerinden biri de İvan Lapikov’un canlandırdığı Kirill.
Gerçekte Judas’ın ta kendisi. Yahuda’nın.Hasedin yiyip bitirdiği adam.Miloş Forman’ın ünlü yapıtı Amadeus’un (1984) baş karakteri Antonio Salieri’nin selefi.Aradaki fark, Kirill bir Rus gibi pişman olur. İtirafı da Rusçadır.
Salieri gibi istidad yoksunluğuna dayanamaz bir türlü. İstidadı, kabiliyeti olmadığı için sonunda bir hiç olacağına inanır. Tanrı’yla başı belâya girer. Adaletinden kuşkuya düşer çünkü.İstidada sahip olmak için önce inanması gerektiğini bilemez.
Kime? Neye?
Kendi dışında bir noktaya sadece. Dışında ve üstünde…
Andrei Rublev gibi.
O önce derviştir. Sanatın ilk koşulunun sanatçının özgürlüğü olduğuna inanır
Özgür ruhların işidir sanat. Tıpkı dervişlik gibi.Masumdur. Bir bebek kadar.Bu yüzden kirlendiğini hisseder her defasında. Günahlarını…

Saygılarımla
Eray Eliçora


Hiç yorum yok:

Yorum Gönder