26 Temmuz 2014 Cumartesi

Arizona Rüyası

   Axel Blackman, ailesi ölünce New York’a yerleşip büyük bir balıkçılık şirketinde tuhaf bir işe girmiştir. İşi balıkları saymaktır! Arizona’da araba satıcısı olan Leo Amca birden ortaya çıkar ve onu memleketine çağırır. Çünkü evlenecektir ve Axel’in nikahta sağdıcı olmasını, sonrasında da işini devralmasını istemektir. Genç adam New York’un antitezi olan Arizona’ya vardığında onu bambaşka renkler beklemektedir. Leo Amca’nın, iki ayrı kadının ve kendisinin hayalleri arasında sıkışıp kalacak mı yoksa çıkış yolunu bulabilecek mi?.Avrupa’daki başarılı kariyeri ardından Amerika topraklarında, Amerikanın usta oyuncularıyla çektiği Arizona Dream, Kustirica’ya 1993 Berlin’inde hem Altın Ayı hem de Jüri Özel Ödülü’nü getirdi. David Atkins’le birlikte yazdıkları öykünün merkezindeki Axel karakteriyle Johnny Depp’in bir kez daha yıldızlaştığını da ekleyelim…

   Filmleri kadar oyuncularıyla da absürd olan, yaşamın bir şenlik, bir mucize olduğunu bize her daim hatırlatan Kusturica, fakir ama mutlu ve tabi bir o kadar da ilginç çingenelerin yaşamını sahneye taşımıştır. Goran Bregovic’in hareketli müzikleri onun sinemasal yolculuğunun yoldaşlarıdır. Burada ise ona özel bir dram (tüm yaşama sevincine karşın), bizleri müzikleriyle büyülü dünyasına götüren fareli köyün kavalcısı gibidir.Aniden beliren orkestra ağaçta bile olsa bizi şaşırtmaz. Görsellikle süslediği doğayla barışık aykırı karakterlerdir onlar…

Filmin Türü: Komedi, Dram, Fantastik, Romantik
IMDB Puanı: 7.3
Yapım Yılı: 1993
Ülke: ABD, Fransa
Yayınlanan Tarih: 9 Eylül 1994
Senaryo yazarı: Emir Kusturica, David Atkins

Saygılarımla
Eray Eliçora


25 Temmuz 2014 Cuma

Babam İş Gezisinde

   Tito ve Stalin’in 1948 yılındaki işbirliği sadece karmaşanın değil Yugoslav komünistleri için de oldukça tehlikeli yılların başlangıcıydı. Bu kritik dönemde, Mesha, çalıştığı gazetede yaptığı küçük bir dikkatsizlik yüzünden tutuklanır. Ailesi durumun açıklamasını yapıp hapishaneden çıkarılmasını beklemektedir. Bu hikayeyi Mesha’nın karısı, babasının bir iş gezisine gittiğini sanan oğluna anlatırken şahit oluyoruz…

   Kusturica’nın ilk dönem filmlerinden dramatik yapısına karşılık mizahi üslubuyla film dikkat çekici. Bir çocuğun gözünden siyasi olaylar hatta bir dönem Yugoslavya’sı anlatılıyor. Mizah dönemin yüzünü yumuşatmaya çalışsa da dönemin korkunç yüzünü yine de görebiliyoruz. Yönetmenin daha sonradan takip edeceği izleklerin burada izlerini sürebiliriz. Müzikler, çılgınlıklarla dolu olaylar, ironi vs. sonraki filmlerinin habercisi gibi. Hayat ne kadar zor olsa da hayata gülebiliriz değil mi? Hayat bizi yalnız bıraksa bile…

Filmin Yönetmeni: Emir Kusturica
Filmin Türü: Dram
IMDB Puanı: 7.6
Yapım Yılı: 1985
Ülke: Yugoslavya
Yayınlanan Tarih: 11 Ekim 1985
Senaryo yazarı: Abdulah Sidran

Saygılarımla
Eray Eliçora


24 Temmuz 2014 Perşembe

Kara Kedi,Ak Kedi

   Grga Pitic ve Zarije iki eski dosttur. Biri çöp toplayarak köşeyi dönmüş bir çingene babası, diğeri bi çimento şirketi sahibi. Uzun yıllardır birbirlerini görememelerine karşın dostluklarında en ufak bir azalma yoktur.
Zarije’nin oğlu Matro, girmek istediği bir karaborsa işi için kendi babasından istemeyeceği parayı Çrga’dan ister. Sebep olarak da babasının ölümünü gösterir. Bu haber yaşlı ve yorgun Çrga’yı derinden etkiler. Eski dostunun mezarını ziyaret onun boynunun borcudur…

   Matro ise Çingene gangsterlerinin ele başısı Dadan’la ortak olmaya karar verir. Büyük bir ahlaksız olan Dadan, Matro’yu aldatır. öte yandan Dadan’ın her istediğini yapan Matro, Dadan’ın kız kardeşi ile kendi oğlunun evlenmesine de ses çıkaramaz. Oysa oğlu Zare başka bir kızı, Dadan’ın kardeşi Afrodita ise başka bir erkeği sevmektedir. Aşık olmadan evlenmek ise bir Çingenenin en son yapacağı bir şeydir…

Filmin Yönetmeni: Emir Kusturica
Filmin Türü: Komedi, Müzikal, Romantik
IMDB Puanı: 8.0
Yapım Yılı: 1998
Ülke: Yugoslavya, Fransa, Almanya, Avusturya, ABD, Yunanistan
Yayınlanan Tarih: 14 Mayıs 1999
Senaryo yazarı: Emir Kusturica, Gordan Mihic

Saygılarımla
Eray Eliçora


23 Temmuz 2014 Çarşamba

Undergound

   Alman ordusunun bombardımanı altında kalan Belgrad’da komünist Marko’nun hedeflediği ortam fazlasıyla sağlanmıştır. Zekasını sinsiliğiyle birleştiren Marko, arkadaşı Blacky ve yoldaşlarını yeraltında bulunan bir mahzene silah üretmek için yerleştirir.Marko’nun söylediklerine göre savaş bitince herkes dışarıya çıkacak ve bir yeryüzü cennetiyle karşılaşacaktır.Zaman geçip de kaos sona erip barış ilan edildiğinde yer üstünde çok şey değişir. Ama yeraltında her şey aynı şekilde devam eder. Marko yeraltındakilere faşist yönetimin tüm acımasızlığıyla hükmünü sürdürdüğünü belirterek, yeraltında silah üreten yoldaşlarına yaşamın tüm karanlığıyla devam ettiğine inandırır…

   Balkanlarda yaşanan dramı çarpıcı bir şekilde gözler önüne seren bu yapım, müzikleri ve çarpıcı finaliyle hala hafızalarda…

Filmin Yönetmeni: Emir Kusturica
Filmin Türü: Dram, Savaş, Komedi
IMDB Puanı: 8.1
Yapım Yılı: 1995
Ülke: Yugoslavya, Fransa, Almanya, Bulgaristan, Macaristan, Çek Cumhuriyeti
Yayınlanan Tarih: 23 Şubat 1996
Senaryo yazarı: Dusan Kovacevic, Emir Kusturica

Saygılarımla
Eray Eliçora


21 Temmuz 2014 Pazartesi

Bir Mucizedir Yaşamak

   Bir Sırp mühendis olan Luka, 1992′de Bosna’ya gelir. Yanında opera şarkıcısı olma hayalleri taşıyan karısı Jadranka ve oğlu Milos vardır. Tanrı’nın unuttuğu bir yerdeki küçük bir köye yerleşen Luka kısa bir süre sonra patlayarak Balkanlar’ı cehenneme çevirecek olan savaştan habersiz hayal kurmakta, planlar yapmaktadır…

   İyimser mizacından aldığı şevkle, bölgeyi turistik olarak kalkındıracak olan tren yolu inşasına başlar. Giderek yaklaşan savaş söylentilerine kulağını tıkar. Gelin görün ki savaş çıkıp oğlu askere alınır, karısı da bir müzisyenin koynuna girip kaçıverir. Berikilerin bir gün döneceği umuduyla canla başla çalışmaya devam eden Luka’nın hayatı görmek istemediği savaş ve çatışmayla kaplanmaya başladığında hayat karşısına Müslüman bir kadın olan Sabaho’yu çıkarır. Ve herşey değişir…

Yapım Yılı: 2004
Gösterim Tarih: 1 Ekim 2004
Senaryo: Ranko Bozic, Emir Kusturica
Ülke: Sırbistan Karadağ, Fransa, İtalya
Filmin Süresi: 155 Dakika

Saygılarımla
Eray Eliçora


"Çingeneler Zamanı" İle "Emir Kusturica" Sinemasına Giriş

“Kendime yalan söylediğimden beri kimseye güvenmiyorum.”

   Perhan Romanya’da büyükannesiyle yaşayan yeniyetme bir çingenedir. Çingenelerin doğayla bütün ve kendilerine has atmosferinde, Perhan da biraz kendi iç dünyasında biraz da kızarkadaşının aşk ateşinin içinde yaşamaktadır. Genç çingene, duygu yoğunluğu yaşadığında nesneleri uzaktan hareket ettirebilmektedir de.Mafyatik işler peşindeki Ahmed, ondan yararlanmak için Perhan’ı kendisiyle birlikte şehre gelmeye ve yaşadığı yeri terketmeye ikna eder. Perhan bu yeni hayata tek bir şey için katlanır: yeterince para biriktirmek ve sevdiklerine geri dönüp evlenebilmek. Bir yandan da bacağından ameliyat olmak için onlardan ayrılan kızkardeşini bulmayı ummaktadır…

   Yönetmen Emir Kusturica’ya uluslararası platformda şöhret kazandıran ve Cannes’da coşkuyla taçlandırlan bu ilgi çekici yapım, aynı zamanda tamamı çingene dilinde çekilen ilk film özelliğini de taşıyor. Müzik, dram, hayal, bildiğiniz tüm Kusturica bileşenlerini barındıran bir yapım…

Filmin Yönetmeni: Emir Kusturica
Filmin Türü: Dram, Fantastik, Gizem, Komedi, Suç
IMDB Puanı:
Yapım Yılı: 1988
Ülke: İngiltere, İtalya, Sırbistan
Yayınlanan Tarih: 09 Şubat 1990
Senaryo yazarı: Emir Kusturica, Gordan Mihic

Saygılarımla
Eray Eliçora


20 Temmuz 2014 Pazar

Son Patron

   1930′ların Hollywood’unu anlatan bu film Elia Kazan’ın sinema endüstrisine bir selâm duruşudur. Filmde hem Fitzgerald’ın hem de Kazan’ın çok yakından tanıdığı sinema dünyasının acımasız iç yüzü ortaya serilmektedir. Filmde Robert De Niro’nun canlandırdığı Monroe Stahr karakteri, gerçek hayatta MGM’in ünlü genç yapımcısı olan Irving Thalberg’den alınmıştır. 1936′da daha 37 yaşındayken ölen Hollywood’un ‘harika çocuğu’ Thalberg, sinemada sanatı ticari kazançtan daha önde tutmasıyla tanınıyordu ve türünün son örneklerinden biriydi.Actors Studio’nun da kurucusu olan Kayseri doğumlu, Rum asıllı Amerikalı yönetmen Elia Kazan’ın yönettiği filmin uyarlama senaryosunu Nobel Edebiyat Ödülü sahibi İngiliz yazar Harold Pinter yazmıştır. Pinter senaryoyu F. Scott Fitzgerald’ın hayattayken bitiremediği ve ölümünden bir yıl sonra, 1941′de yayımlanan aynı adlı son romanından uyarlamıştır. Film Oscar Ödüllü yönetmen Elia Kazan’ın da son filmidir…

   “The Last Tycoon” ünlülerden oluşan inanılmaz geniş kadrosuna rağmen gişede umduğunu bulamasa da film 1977 yılında “en iyi sanat yönetimi” dalında Oscar’a aday gösterilmiş, başrol oyuncusu Robert De Niro ise İspanya’nın Barcelona kentinde yapılan yarışmada Sant Jordi ödülüne layık görülmüştü…

Filmin Yönetmeni: Elia Kazan
Filmin Türü: Dram
IMDB Puanı: 6.3
Yapım Yılı: 1976
Ülke: ABD
Yayınlanan Tarih: 19 Kasım 1976
Senaryo yazarı: Harold Pinter, F. Scott Fitzgerald

Saygılarımla
Eray Eliçora


Cennetin Doğusu

   I.Dünya Savaşı sıralarında, Cal Trask, babasının sevgisini kazanmak için kardeşi Aron’la yarış halindedir. Ancak Cal, karakteri açısından savaşla, işiyle ve kendisiyle iyi bir ilişkisi olmayan annesiyle devamlı kavga etmeyi yeğlemektedir.Cennetin Doğusu, John Steinbeck’in aynı adlı romanından yola çıkılarak çekilmiş, yönetmenliğini Elia Kazan’ın yaptığı 1955 yapımı olan bu eser kazandığı büyük başarının yanı sıra James Dean efsanesinin doğmasına da sebep olmuştur. James Dean filmdeki performansıyla o dönemde büyük yankı yapmıştır cennetin doğusu kesinlikle sinema tarihinin vaz geçilmez yapımlarından sayılmaktadır. Ayrıca film, Jo Van Fleet’e En iyi yardımcı kadın oyuncu oscarını kazandırdı. Ayrıca film, en iyi aktör, en iyi yönetmen ve en iyi senaryo oscarlarına da aday gösterildi. Film, Golden Globe, Cannes film festivali gibi birçok törenden ödülle dönmüştür…

   Hikayenin akışı, kurgusu ve karakterlerin yer alışı Steinbeck’in başarılı romancılığını gölgede bırakmamış. Cal karakteri ile kendisiyle, ailesiyle çatışan bir anti-kahraman yaratılırken, aslında uyumsuzluğu aymazlık, hırs, dayatmacı tavırların yarattığını anlatıyor. Ufak dokunuşlarla da toplumun eksik ve aksak yönleri hikayeye yedirilmiş (savaş çıkınca bir anda mülayim Alman komşunun toplu bir çılgınlığa kurban gitmesine ramak kalması, savaşın getirdiği rantın Cal’in babasında yarattığı vicdani rahatsızlık gibi)…

Filmin Yönetmeni: Elia Kazan
Filmin Türü: Dram, Romantik
IMDB Puanı: 8.0
Yapım Yılı: 1955
Ülke: ABD
Yayınlanan Tarih: 15 Aralık 1955
Senaryo yazarı: John Steinbeck, Paul Osborn

Saygılarımla
Eray Eliçora


19 Temmuz 2014 Cumartesi

Centilmenlik Anlaşması

   Dul bir gazeteci olan Phil Green gelişme çağındaki oğluyla yaşamaktadır. Çalıştığı derginin patronu Phil’e ırkçılık hakkında bir dizi yazı yazmasını ister. Bunun üzerine Phil kendisini etrafa yahudi olarak tanıtmaya başlar. Birkaç hafta sonra insanların kendisine önyargıyla yaklaştığını farkeden Phil, “Beyefendilik Anlaşması” adındaki bir anti-yahudi topluluğun farkına varacaktır.Filmin yönetmeni Elia Kazan, arkadaşlarını Amerika Karşıtı Hareketler araştırma komisyonuna verdiği ifadelerle sonradan Hollywood’da kara listeye alınmıştır. Oysa Akademi bu filme zamanında “En İyiYönetmen” dahil 3 dalda Oscar vermiştir…

   Filmde ‘yahudi’ vurgusu yok ‘öteki’ vurgusu var. Bırakın artık bu komplo teorisi kafaları! Dün kızılderililer, dünden sonra siyahiler, şimdi de araplar aynı hoyrat dişlinin çarklarına takılmıştılar. Amerika ve Amerika gibi başkalarının kanıyla beslenen yönetim şekline sahip büyük tiranlar, hep bunu yaptı, yapacak da. Film hristiyanlığı yermediği gibi; yahudiliği de yüceltmiyor! Bunu da metin aralarında, yahudiliğin sadece sembol olduğunu, diğer birçok türde dışlanmanın, yok sayılmanın var olduğu gerçeğini yüze çarparak gösteriyor...

Filmin Yönetmeni: Elia Kazan
Filmin Türü: Dram
IMDB Puanı: 7.3
Yapım Yılı: 1947
Ülke: ABD
Yayınlanan Tarih: 11 Kasım 1947
Senaryo yazarı: Moss Hart, Laura Z. Hobson, Elia Kazan

Saygılarımla
Eray Eliçora


Rıhtımlar Üzerinde

   Terry Malloy 20′li yaşlarının ortalarında olmasına rağmen yıpranmış limanlarda yerel çete patronu Johnny Friendly için çalışan eski bir boksördür. Ringlerde servet yaparken birden düşüşe geçmesi onu depresyona sokmuştur. Bir çocukluk arkadaşının Johnny Friendly’nin emriyle öldürülmesi suçluluk hissine kapılmasına neden olmaktadır çünkü istemeden cinayete karışmıştır. Terry öldürülen arkadaşının kız kardeşiyle karşılaşır (Eva Marie Saint) ve flört etmeye başlarlar. Kız ve yerel bir papaz çeteye karşı çalışması gerektiği konusunda ikna etmeye çalışırlar. Ama Terry ancak Johnny Friendly çete üyesi olan ve Terry’nin hainliği ortaya çıktıktan sonra öldürülmesini reddeden kardeşinin (Rod Steiger) ölümünü emrettiğinde çeteye karşı savaşmaya başlar.Beyazperdenin gelmiş geçmiş en karizmatik aktörlerinden biri olan Marlon Brando’nun unutulmaz filmlerinden biri. Elia Kazan’ın yönettiği Rıhtımlar Üzerinde, 1954 yılında En İyi Film, En İyi Yönetmen ve En İyi Erkek Oyuncu dahil olmak üzere tam 8 kategoride Oscar kazanmıştı. Döneminin küçük bütçeli yapımlarından sayılan film, sıradan ve eğitimsiz bir liman işçisinin bireysel mücadelesini ve ilkeleri uğruna hayatını tehlikeye atmasını anlatıyor.Filmde Terry ve ağabeyi arasında bir taksinin arka koltuğunda geçen sahne, film tarihinin en başarılı oyunculuk sahnesi olarak kabul görmektedir. Brando’nun bu sahnede doğaçlama yaptığını ve sahnenin başarısında kendisini rahat bırakarak doğaçlamaya izin veren Elia Kazan’ın büyük katkısı olduğunu belirtmesine karşın, senaryo yazarı Schulberg, Brando’nun bir doğaçlama yapmadığını, olanları aynen oynadığını iddia etmiştir. Elia Kazan’ın da Brando’nun doğaçlama yapmış olmasına izin verdiğini, otobiyografisi “Bir Yaşam”da belirtmiş olması, Brando’nun doğaçlamadan kastının vücut hareketleri ve senaryoda yazılı olana orijinal bir yaklaşım olduğunu göstermektedir…

   Stanislavski tarafından formüle edilen metod oyunculuğu” kavramının iki efsane örneğini izleyebileceğiniz büyük film.(Mendil sahnesi ve arka koltuk sahnesi) .İspiyoncu bir sinema yönetmeninin (elia kazan) kendini haklı çıkartma çabası olarak da görebileceğiniz (Brando da Kazan gibi arkadaşlarını ihbar eder ama bu aslında bir iç devrimdir; ihanet değil); bazı eleştirmenler tarafından kanımca yanlış bir biçimde sınıf mücadelesini anlatan bir işçi filmi olarak da nitelendirilen ,aslında derinden dini ahlak söylevi denilebilecek bir film.Şöyle ki; varolduğu tüm tarihsel dönemlerde aslında haksız ve güçlüden yana yer alan ;sömürü ve adaletsizliği ve hatta zulmü kurumsallaştıranlara temel payanda olan kilisenin Karl Malden üzerinden bir tür vaftiz töreni.Ancak; her ne kadar düşkün bir yönetmenin elinden de çıksa iyi filmdir,has filmdir,seyredilesi filmdir.Güvercinler “ghost dog” da da ilham kaynağı olmuştur,unutulmazdır…

   Film, 1993 yılında Amerika Birleşik Devletleri Kongre Kütüphanesi tarafından “kültürel, tarihi ve estetik olarak önemli” filmler arasına seçilerek ABD Ulusal Film Arşivi’nde muhafaza edilmesine karar verilmiştir…

Filmin Yönetmeni: Elia Kazan
Filmin Türü: Dram
IMDB Puanı: 8,3
Yapım Yılı: 1954
Ülke: ABD
Yayınlanan Tarih: 24 Temmuz 1954
Senaryo yazarı: Budd Schulberg, Malcolm Johnson

Saygılarımla
Eray Eliçora


18 Temmuz 2014 Cuma

İhtiras Tramvayı

   İhtiras Tramvayı kadın-erkek ilişkilerindeki çarpıklıkları etik anlayışına ters düşen bir yaşam felsefesini sorgulamaktadır. Geçmişin rüzgarıyla savrulduğu bir durakta, gerçeklerin uzağında bir anlık molanın tadına varmaktan ibarettir aslında her şey. Gitmek ve gidip bulduklarıyla yetinmek ya da kalmak ve acıyı, kederi zerresine kadar yudumlayıp var olabilmek arasında gidip gelen iki tercihin yol ayrımında bir gelgittir yaşam. Kavşaklardan bir ihtiras tramvayı kalkar; bir de yaşamın kendisi? Kurgu ile gerçek arasındaki ezeli koşutluk, yeri ve zamanı geldiğinde yine bir kavşakta buluşur; fakat bu kez bir hesaplaşmanın zamanı da gelmiştir.İhtiras Tramvayı, 1951 yılında Pulitzer Ödülü kazanmış Tennessee Williams’ın aynı adlı oyunundan uyarlanmış bir Oscar Ödüllü filmdir. Filmi, oyununu da yöneten Elia Kazan yönetmiş, baş rollerde Marlon Brando, Vivien Leigh, Kim Hunter ve Karl Malden. Leigh dışında hepsi Broadway kadrosunda görev almıştır.Film, 1999 yılında Birleşik Devletler Kütüphane Kongresi tarafından “kültürel olarak önemli” filmler arasında ilan edilmiş ve Ulusal Film Sicil Dairesi’nde korunmasına karar verilmiştir. Film müzikleri Hollywood’da zamanın en radikal yükseliş eğiliminde olan Alex North tarafından yapılmıştır. North, geleneksel tarzın yerine karakterlerin psikolojik dinamiklerini yansıtan kısa tınılar yazmasıyla ünlenmiştir. Filme yönelik çalışmasına o yılın En İyi Müzik Akademi Ödülü’ne aday gösterilen iki filminden biridir...

   Tennessee Williams ve Arthur Miller oyunlarını sinemaya aktarmasıyla bilinen yönetmen Elia Kazancıoğlu Rum asıllı ve aslen ailesi Kayserili olan Amerikalı oyun yazarı. İstanbul’a da sık sık gelip festivalde jürilik yapmış Zülfü Livaneli’nin ”Sis” adlı filminde ufakta bir rol almıştır. Film yapılırken Brando için herhangi bir T – shirt satın alınmış ve birkaç kere yıkanarak daraltılmıştır.Film müzikleri Hollywood’da zamanın en radikal yükseliş eğiliminde olan Alex North tarafından yapılmıştır.Kısa tınılar ve psikolojik karakterleri ön plana alan dönemin geleneksel müziklerinden ayrı bir tarzdır. Not: Filmde görülen Perley Thomas marka tramvay New Orleans’ta hala hizmet vermektedir...

Filmin Yönetmeni: Elia Kazan
Filmin Türü: Dram, Romantik
IMDB Puanı: 8.1
Yapım Yılı: 1951
Ülke: ABD
Yayınlanan Tarih: 18 Eylül 1951
Senaryo yazarı: Tennessee Williams, Oscar Saul

Saygılarımla
Eray Eliçora


17 Temmuz 2014 Perşembe

Viva Zapata

   1900′lerin başında zalim Porfirio Diaz’ın yönettiği Meksika’dayız. Emiliano Zapata toprakları elinden alınan köylülere yardım etmek ister ve kanun kaçağı durumuna düşer. Kardeşi Eufemio ile birlikte başkaldırıp dağa kaçarlar ve devrimci Madero’nun isyancı güçlerine katılırlar…

   Madero’nun ordusunda generalliğe kadar yükselen Zapata ve dava arkadaşları savaş alanında çok başarılı olurlar ve Diaz ülke dışına kaçmak zorunda kalır. Artık Madero ve arkadaşlarının yönetimine geçen ülke, devrimcilerin tüm iyi niyetlerine rağmen Diaz zamanından daha iyi yönetilemez. Madero, Zapata ve diğer ileri gelenler kazanan tarafta yer almanın sarhoşluğuyla hareket eden askeri güçlerine mukayet olamazlar. Rakip Huerto’nun adamları Madero’yu öldürdüklerinde, Zapata’ya diğer bir rakip Pancho Villa ile işbirliği yapmaktan başka çare kalmaz…

Filmin Yönetmeni: Elia Kazan
Filmin Türü: Biyografi, Western
IMDB Puanı: 7,4
Yapım Yılı: 1952
Ülke: ABD
Yayınlanan Tarih: 7 Şubat 1952
Senaryo: John Steinbeck


Saygılarımla
Eray Eliçora


"Aşk Bahçesi" İle "Elia Kazan" Sinemasına Giriş

   Senaryosu Oscar alan film, gençlik aşkları üzerine hüzünlü, etkisini hala kaybetmemiş gerçek bir klasik. ‘‘Piknik’’ ve ‘‘Otobüs Durağı’’yla tanınan Pulitzer ödüllü yazar William Inge, senaryoyu gençliğinde duyduğu yaşanmış bir öyküden yola çıkarak kaleme almış. 1920′lerde Kansas’ta geçen hikayede, birbirini seven ancak aileleri yüzünden ayrılmak zorunda kalan iki gencin ilişkisi anlatılıyor…

Yapım Yılı: 1961
Gösterim Tarih: 14 Aralık 1964
Senaryo: William Inge
Ülke: ABD
Filmin Süresi: 124 Dakika


Saygılarımla
Eray Eliçora


16 Temmuz 2014 Çarşamba

Doktor Jivago

   1917 Sovyet Devrimi öncesi ve sonrasını yaşıyan bir burjuva aydını Dr. Jivago’nun öyküsü. Devrimle birlikte inandığı tüm değerler silinip yerine yeni sistemin gelişi Dr. Yuri Jivago’nun hayatını alt üst eder. Savaşın acımasızlığını yaşayan doktor bir yandan da iki kadın arasında kalır.Hükümetler düşüyor, ordular çarpışıyor. Boris Pasternak’ın romanından uyarlanan Doctor Zhivago, Amerikan Film Enstitüsünün ilk 100 filmi arasında yer alıyor. Bu dev Rusya hikayesi, savaşla bölünen bir ülke ve aşkla atan kalpleri destansı bir anlatımla seyirciye sunuyor. Sokaklardaki ihtilal, kimsenin olmayan topraklara giriş ve Ural’lara giden tren…

   50 yıl önce de olsa da, müziğin, kostümün, dekorların muhteşem ötesi olduğu epik, aşk ve devrimin destanı..Burada Ekim devrimine ve Bolşeviklere çok ciddi eleştirilerde bulunur Boris Pasternak. Bu nedenle de yazdığı bu tek roman için Nobeli hemen verir Batı..Bu eleştirel bakış bile Rusyanın buz gibi steplerinden, devrimin başlangıçta yarattığı coşku ve kaostan, ülkedeki beyaz-kızıl ordu iç savaşından, ve tabi ki savaş, devrim ve Sibirya soğuğu içinden fışkıran, aşktan kaynaklanan filmin olağanüstü gücünü yok edemez. Hele Maurice Jarre nin yaptığı film müziği..Yuri Jivago için Ömer Şerif seçimi ne kadar doğruysa , bu müziğin seçimi o kadar doğrudur. 25 yılı geçer filmden kareler silinir hafızadan ama o müzik silinmez. Alır götürür sizi sonsuz bozkırlara, idealist doktor Yurinin tüm ruh halini daha müziğin ritminde görürüz. Mevsimler değişir filmin müziği doruğa çıkar, adeta yılların geçişinin, bir aşkın filizlenip daha sonra kurumasının, insanların savaş ve devrim sırasındaki sefalet ve perişanlıklarının, hem şahidi hem de sunucusudur müzik. Tren gider de gider, mevsim kardan çiçeklere dönüşür, insanlar yollarda tüfekler ellerdedir, bir bebek soğuk ve açlıktan ölür, insan pislikleri vagonlardan atılır, fırtına ve ayazın sesi tren sesine bulaşır, ayrılık özlem savaş devrim yokluk sefalet hep birbirine karışır.. Uzak bir köy evinde bulunan sevgilinin yoksul evinde kaçak bir gece, sıcak diri teninde, kurt ulumaları altında sevişilir. Derin yeşil gözlerde, ayrılığın, imkansızlığın, yaprak gibi savrulmanın izleri süzülür. Sakal ve bıyık buz saçağı olmuş, sevgili bozkırda kaybolmuştur, bir can da aniden şehir ortasında susmuştur.

Filmin Yönetmeni: David Lean
Filmin Türü: Dram, Romantik, Savaş, Tarihi
IMDB Puanı: 8.0
Yapım Yılı: 1965
Ülke: ABD, İtalya
Yayınlanan Tarih: 28 Aralık 1968
Senaryo yazarı: Boris Pasternak, Robert Bolt

Saygılarımla
Eray Eliçora


Oliver Twist

   Charles Dickens’ın romanından uyarlanan Oliver Twist, düşkünler evinden kaçıp Londra sokaklarında bir yankesiciyle tanışan yetim bir çocuğu anlatır. Oliver, yankesici çocuk tarafından kandırılır ve ustaları tarafından hırsızlık yapmak için eğitilen bir grup çocukla aynı yere düşer. Oliver Twist’in bu versiyonu, baş serseri Fagin rolünü oynayan Alec Guiness’in ustaca performansıyla zirveye çıkar…

Filmin Yönetmeni: David Lean
Filmin Türü: Dram, Macera
IMDB Puanı: 7.8
Yapım Yılı: 1948
Ülke: İngiltere
Yayınlanan Tarih: 28 Haziran 1948
Senaryo yazarı: Charles Dickens, David Lean, Stanley Haynes

Saygılarımla
Eray Eliçora


15 Temmuz 2014 Salı

Hindistan'a Bir Geçit

   Olaylar 1924 yılında, İngiliz sömürgesi olan Hindistan’da geçiyor. Judy Davis’in canlandırdığı Adela Quested, genç ve dikbaşlı bir İngiliz kadın, yanında nişanlısının annesi Mrs. Moore olduğu halde Hindistan’a gelir. Burada tanışıp dost edindiği Dr. Aziz bir süre sonra Adela’yı mistik Marabar mağaralarına yapacağı ziyarette kendisine katılması için davet eder. Girdikleri bir mağaradan yara izleriyle çıkan Adela, Aziz’in kendisine saldırdığını iddia eder.İngiliz yetkililer Adela’nın mahkeme yoluna gitmesi için baskı yaparak, Aziz’i adeta yargılanmadan suçlu ilan ederler. Suç işlendiğine dair en ufak bir kanıt bile bulunmadığı halde Aziz, İngilizlerin ve kendi halkının gözünde saygınlığını yitirir…

   Edebiyatçının elinde sadece sözcükler vardır;onları arka arkaya ekler ,bir lego kurarcasına sıralarını tesbit eder,tesbih taneleri gibi art arda dizer ve anlatır.Yaşar Kemal’in “İnce Memet” romanında sayfalar boyu sadece kır çiçeklerini anlattığı bir pasaj vardır ki büyülenirsiniz..Sinema yönetmenleri ise edebiyatçılara oranla kıyaslanmayacak denli fazla malzemeye sahiptir; anlatılanı tüm çıplaklığıyla,rengi,gölgesi,hatları,devinimleri kısaca uzaydaki olanca varlığıyla tek bir karede ya da karelerce tanımlayabilir ve sunabilirler izleyiciye..Şanslıdırlar sonuçta,olanakları nerdeyse sınırsızdır..Ancak çok az yönetmen bu geniş malzemeden, edebiyatı aşabilen ya da en azından onunla yarışabilen eserler üretebilir..İşte bu işi başardığınızda David LEAN olursunuz…ve insanlığın kültürel mirasına sonsuza kadar yaşayacak küçük inci taneleri bırakırsınız…

Filmin Yönetmeni: David Lean
Filmin Türü: Dram, Tarihi
IMDB Puanı: 7,3
Yapım Yılı: 1984
Ülke: ABD,İngiltere
Yayınlanan Tarih: 25 Ocak 1985
Senaryo yazarı: E.M. Forster, Santha Rama Rau, David Lean

Saygılarımla
Eray Eliçora


14 Temmuz 2014 Pazartesi

Dünyanın En Büyük Hikayesi

   Hz. İsa´nın hayatını detaylı bir biçimde yansıtan, beş dalda Oscar´a aday olan film, ‘Ben-Hur’, ‘On Emir’ gibi destansı filmlerin tadına sahip, gösterişli bir prodüksiyon. Ayrıca Filmde, John Wayne, Charlton Heston, Sidney Poitier, Angela Lansbury, Martin Landau gibi oldukça tanınmış oyuncular yer almaktadır…

Filmin Yönetmeni: George Stevens, David Lean, Jean Negulesco
Filmin Türü: Biyografi, Dram, Tarihi
IMDB Puanı: 6.4
Yapım Yılı: 1965
Ülke: ABD
Yayınlanan Tarih: 9 Nisan 1965
Senaryo yazarı: Fulton Oursler, Henry Denker, James Lee Barrett

Saygılarımla
Eray Eliçora


Büyük Umutlar

   İyi huylu,alçak gönüllü,biraz da saf bir öksüz olan Pip cadaloz kızkardeşi ve onun bir demirci olan iyi kalpli kocası ile birlikte yaşamaktadır. Bir gün kilisenin mezarlığında iki kaçak kürek mahkumu ile burun buruna gelir. Mahkumlara evden yiyecek ve zincirlerinden kurtulabilmeleri için alet temin eder, ancak mahkumlar tekrar yakalanırlar. İki mahkumdan daha insancıl olanı evden kaybolan yiyeceği kendisinin çaldığını söyleyerek suçu üstlenir ve Pip’i suçlanmaktan kurtarır.Artık Pip ile aralarında bir bağ kurulmuştur.Bu arada Pip,melankolik bir kadın olan Bayan Havisham’ın zengin konağında onun kendisi kadar küstah olan evlatlığı Estella ile arkadaşlık etmesi için tutulur.Şımarık bir kız olan Estella erkeklerin kalbini kırmak için analığından özel talimat almıştır, zira evleneceği gün kilisede terkedilen Bayan Havisham ‘ın erkeklere karşı özel bir kini vardır…

   Bunca aşağılanmaya rağmen Pip Estella’ya yine de aşık olur.Bir süre sonra Pip’in şansı döner,Bayan Havisham ‘ın avukatı aracılığı ile esrarengiz bir hayırseverin tüm eğitim masraflarını karşılayacağını ayrıca kendisine yüklü de bir harçlık ödeyeceğini öğrenir.Yıllar geçer, artık Londra’ya yerleşmiş olan Pip burada lüks bir hayat yaşamaya başlar,eski hayatına biraz da burun büker. Zaman geçince onca yıl zannettiği gibi hamisinin Bayan Havisham olmadığını öğrenir. Hala sevdiği Estella’yı bulmak üzere artık terkedilmiş harap bir mekan olan Havisham konağına dönen Pip onun da analığı gibi bir inziva hayatı yaşamaya hazırlandığını öğrenir…

Filmin Yönetmeni: David Lean
Filmin Türü: Dram
IMDB Puanı: 8,0
Yapım Yılı: 1946
Ülke: İngiltere
Yayınlanan Tarih:26 Aralık 1946
Senaryo yazarı: Anthony Havelock Allan, Charles Dickens

Saygılarımla
Eray Eliçora


13 Temmuz 2014 Pazar

Arabistan'lı Lawrence

   T.E. Lawrence, Kuzey Afrika’da konuşlanmış İngiliz ordusunda görevli genç bir teğmendir. İstihbarat bölümünün harita kısmındaki pozisyonundan mutsuz olan Lawrence, bugün Suudi Arabistan olan bölgede araştırma görevi teklif edilince heyecanla kabul eder. Bölgede savaşmakta olan Arap ordusunun komutanı olan Prens Feisal’ı gözlemlemekte olan Lawrence, bir süre sonra bölgede kalarak Prens’e yardım etmeye karar verir.Tarihin en ünlü casuslarından biri olan Lawrence, Araplar’ı Osmanlılar’a karşı kışkırtıp, Arap topraklarına batılı medeniyetlerin girmesine ön ayak olmuştu. O dönemin tarihinde önemli yeri olan T.E. Lawrence’ın anılarından gazeteci Jackson Bentley’in araştırmalarıyla sinemaya aktarılan Arabistanlı Lawrence, 1963 yılında 10 dalda Oscar’a aday gösterilmiş, en iyi film ve en iyi yönetim dalları başta olmak üzere 7 dalda ödüle layık görülmüştü…
Film, Osmanlı’ya bakışı nedeniyle eleştiri alıp, Türkiye’de Geceyarısı Ekspresi ile aynı sebeplerden dolayı yoğun olarak tartışıldı…

   Tarihsel bir olayı araştıranlar için mükemmel bir film. Kurgu, oyunculuk çok başarılı..Çöl çekimleri, atlarla ve devlerle ulaşım, zorlu çöl yaşamı, kabilelerin hayatı, yöresel giysiler, Arapların genel yaşamı hemen hepsi etkili görüntüler eşliğinde güzel kurgulanmış, adeta bir belgesel gücünde film… Maalesef her zaman olduğu gibi, doğru bilgiye ulaşmak için en büyük sorunlardan biri de Resmi Tarih engelini aşmak. Her toplum tarihsel gerçekleri olduğu gibi değil, kendi vatandaşlarını yönlendirmek istediği gibi yazıyor ve öğretiyor. Örneğin 1915 Ermeni tehciri tarihte (ki tehciri bile kabullenmemiz yenidir), bizim ve Ermenistan için farklı yazılıdır. Utanç abidesi, 6-7 Eylül olayları neredeyse tarihimizde hiç yer almaz. Dersim olaylarında ölü rakamları indirilmiş, ve yumuşatılmış şekilde anlatılır. Viyana’dan dayağı yeyip dönersek, Viyana kapılarına dayandık olur, Orta Asya’yı, Çinliler ve Moğollardan yediğimiz dayaklardan dolayı terk etmişsek, iklim bozuldu onun için çıktık diye yazılır. İslam dinine geçmemizin sebebinin Talas savaşında, Çinlilere karşı bizi kurtaran Araplara, diyet borcumuz olmasından dolayı olduğunu söylemezler, hatta en ufak bir benzerlik bulunmadığı halde eski dinimiz Tengricilik, İslamiyet ile güya öz olarak aynıdır diye öğretilir. Halbuki İslamiyet kul esasına bağlı ve kadercidir. Türklerin savaşçılığı ve teşkilatçılığı göçebelikle de birleşince İslamiyet’ten çok Tengri dinine daha çok uyumlu olduğu gerçeği ortaya çıkar…Onun için Arap toplumları kaderci ve yerleşik düzende olduklarından, İslamiyet buradan yayılmış, ve ilginçtir ki Yahudi olan Hazar Türkleri İslamiyet’in Rusya’nın içlerine yayılmasını bizzat önlemiştir, bunun bir sonucu olarak da Gagavuz Türkleri Hristiyan olmuşlardır. Konuyu fazla uzatmazsak, yine Resmi tarihin İslam dinini korumak için, bu filmin konusu olan Arapların 1.dünya savaşı sonrası Osmanlılardan ayrılışında İngiliz casusu Lawrance’nin rolü ve olaylar çarpıtılmıştır. Gerçekte Müslüman Araplar ve Filistinli Araplar Lawrance Önderliğindeki İngiliz ve Fransızlarla bir olmuş Suriye cephesinde zor durumda olan Osmanlı Türklerine saldırmışlar, Türk ordusunun ikmal yollarını kapatmışlar, yollardaki suları zehirlemişlerdir. Üzerine Türküler yakılan (Burası huştur, yolu yokuştur..) 40.000 civarı Türk askeri katledilmiştir. Tabi Türkiye’deki İslamiyet’in de etkisi ile Araplaşmış olan kesimler için Türk kimliğinden çok Ümmetçilik ön planda olduğu ndan bunu hep reddederler. Onlara göre Araplar sözde kendi bağımsızlıkları için savaşmışlar, oysa ki zaten Araplar askere gitmiyor vergi vermiyorlardı, ve çok manidar ki saldırıları da Osmanlı ordusunun 1.dünya savaşı cephelerinde çok zor bir durumda iken, İngilizlerin “tam zamanı, bağımsız olacaksınız” dedikleri zaman yapıyorlar. Emperyalizmin (ve tabi Lawrance’nin) kandırmasıyla bugün 40 parçaya (Suriye,Irak, Mısır, Filistin, Libya, vb )bölünmüşlerdir. Tabi Türk kimliğini ümmetçiliğe takas edenler, bir iki sözde tarihçi ile durumu kurtarmak istedilerse de mızrak çuvala bir türlü sığmamıştır. İşte bu film izlemek bu konu için de oldukça önem kazanıyor. Antony Quinn filme ayrıca bir değer katıyor. Kaçırmayın.

Yapım Yılı: 1962
Gösterim Tarih: 30 Ocak 1963
Senaryo: T.E. Lawrence, Robert Bolt, Michael Wilson
Ülke: İngiltere
Filmin Süresi: 216 Dakika

Saygılarımla
Eray Eliçora


12 Temmuz 2014 Cumartesi

"Kwai Köprüsü" İle "David Lean" Sinemasına Giriş

   1943′te Burma’da bir Japon esir kampının komutanı olan Saito, kampa yeni gelen İngiliz Albay Nicholson’dan adamlarına Kwai nehri üzerine bir köprü kurmalarını emretmesini istemektedir. Saito’nun amacı bu köprüyü kullanarak Japon birliklerine cephane taşıma konusunda avantaj sağlamaktır. Saito’nun işkencesine dayanamayan Albay bir süre sonra köprünün emri altındaki mühendisler için de bir moral kaynağı olacağını düşünerek onun isteğini kabul eder.Nicholson düşmanının esiri konumunda da olsa, onun ve adamlarının yapabileceğinden daha iyi bir köprü yaparak onu psikolojik olarak altedeceğini düşünmektedir. İnşaat ilerledikçe Nicholson köprünün düşmanına avantaj sağlayacağını tamamen unutur ve onu mükemmelleştirmek için elinden geleni yapar…

   Açıkçası bir filmin beğenilmesi karşısında gülünüyorsa, (ya da tersi, basit bir ticari film göklere çıkarılıyorsa) neden beğenilmemesi gerektiğinin yorumunu duymak isterim. Yaptığı yorum gösterecektir ki o kişinin, sinema birikimini ve kültürel donanımını artırmaya ihtiyacı var..
Kaliteli film nedir, herkesin beğeni düzeyi ve kültürel donanımı farklı olduğuna göre bir ölçü var mıdır? Cevap için biraz tekniğe girmeliyiz; şu dört ana bileşen (müzik, kurgu, senaryo, oyunculuk) etkili ve başarılı ise, genel olarak o filmin sinema sanatı açısından başarılı olduğu söylenebilir.Tabi ki o kadar sert çizgiler yok, bir bileşen eklenebilir veya çıkarılabilir. Dikkat edilirse gişe başarısı yok bu kriterler içinde. Eğer bir filmin, ana mesajı ve/veya alt mesajları, bu dört bileşenlerinden, birden fazlası başarısız ise, o film sinema sanatınca nitelikli ve yeterli değildir, etkilemez seyirciyi. Ama bu bileşenler, uyumlu bir şekilde etkili ise, olumsuz bir mesajı bile kabul ettirebilirsiniz seyirciye. Bu etkileme, çoğu zaman bir ideoloji, inanç, fikir hatta propaganda da olabilir. Hatta dezenformasyon yaratma, tarihsel gerçekleri çarpıtmaya da hizmet edebilir. Bu türü Hollywood filmlerinde çok sıkça görürüz. Hollywood filmlerinde, tribüne oynanır, çoğunluğa hitap edilir ve alt mesajlar gizliden seyirciye nakşedilir. En kötüsü de, bu filmler para kazanmaya yönelik ticari metalardır, çoğu zamanda birikim ve donanımı yeterli olmayan seyircinin beğeni kriterlerini ya değiştirir ya da kendi film beğeni kriterlerini seyirciye aşılar. Bunlar genel ilkeler..
Bir sinema seyircisinin de kendine özgü film türü beğeni ve eğilimleri vardır. Bazı insanlar western, bazıları aksiyon, bazıları da erotizm sever. Bazıları da korku ve gerilimle adrenalin salgısı ister. Bu eğilimler o kişinin seyir geçmiş ve kendi düşünsel donanımı ve sinemasal birikimi ile şekillenir. Ama buradaki türlerin hepsi kaliteli film yapmaya engel değildir. Örneğin işte bu filmde, oyunculuklar, tarihi senaryo, kurgu, akıcılık hepsi başarılı, bir içerik de var, kamera açıları da izleyiciye keyif veriyor, ama mesajlarda milliyetçilik kokusu çok net. Peki kalitesiz film nedir, nasıl anlayacağız? Seyrederken olay örgüsü sıkışıp ilerlemiyorsa, senaryo çok işlenmiş bir senaryo ise, gerek ses gerek görsel efektler çok yoğun ise, kurgu ve oyunculukta hep bilinen klişeler tekrar edilmiş ise, gereksiz tribün şovları hakimse, olay örgüsünü günlük yaşamın gerçekleri desteklemiyorsa, abartı ve yapaylık genelde hakim ise ana hatları ile o filmin seviyesi düşüktür. Zaten bir filmin yönetmeni, tarihi, yapımcısı, en son da oyuncuları daha izlemeden bir fikir verecektir. Hatta filmin yapımcısının piyasaya sürdüğü filmin ‘director’s cut’ (filmin yönetmeninin kimse tarafından değiştirilmemiş orijinal hali) varsa bu bile bize ipucu verir. Çünkü yapımcısına para kazandıran gişe hasılatı yüksek film her zaman iyi film değildir. Ama bakın İMDb puanlaması nispeten bir fikir verir.
İşte sinema sitelerinde çok görülen ‘recep ivedikçiler’ ile ‘kendini sinema dahisi sanan enteller’ arasındaki tartışmanın altında bunlar yatıyor. Herkes bir filmin ne anlatmak istediğini anlamayabilir, bunun için bazen felsefe birikimi, edebiyat ve psikoloji hatta sosyolojik bilgiler donanımına sahip olmak gerekebilir. O alanda bir duyarlılığın gelişmiş olması gerekir. Örneğin ben gerçeküstü ve soyut resim sanatını anlamıyorum, bu duyarlılık ve birikim gelişmemiş bende, e ben hangi hakla bir Picasso eserini küçümser, onu beğenenleri ukalalık ile suçlarım? Ya da klasik müzik duyarlılığım gelişmemiştir, bilgim de azsa, bir Schubert eserinden nasıl zevk alabilirim? Kesinlikle birikim sorunudur bir filmi özümseyebilmek.. Örneğin Visconti’nin Leopard filmini 12 yıl önce izlediğimde filmi tamamlayamamıştım. 45 dakika süren o meşhur düğün ve dans sahneleri sıkmıştı beni. Bugün izlediğimde ise o uzun düğün sahnesinde, gerçekten dönemin İtalyan aristokrasisinin çökmekte olduğunu ve yeni burjuva sınıfın oluştuğunu o ailelerin dialogları ve filmin gen el kurgusundan okuyabildim. Eskiden spagetti westernlerle gayet mutlu olurken, şimdi bir Thedoros Angelopoulas, bir Bela Tarr ya da Tarkovsky beni etkiliyor.
Kısaca bugün bir filme gülüp vakit kaybı diyebilirsiniz, ama kendinizi de aştığınız bir noktaya geldiğinizde bu kez eski halinize güleceksiniz.

Yapım Yılı: 1957
Gösterim Tarih: 02 Ekim 1957
Senaryo: Michael Wilson, Carl Foreman, Pierre Boulle
Ülke: ABD, İngiltere
Filmin Süresi: 161 Dakika

Saygılarımla
Eray Eliçora


11 Temmuz 2014 Cuma

Oyun

   Nicholas Van Orton hem iş hem de özel hayatında kontrolü elinde tutmaya alışkın, zeki ve başarılı bir iş adamıdır. Bu düzenli hayatı, kardeşi Conrad’ın ona verdiği alışıldığın dışındaki doğumgünü hediyesi ile köklü değişikliklere uğrayacaktır. Artık bir ölüm kalım savaşı başlamıştır.

Filmin Yönetmeni David Fincher
Yapım Yılı 1997 – Gerilim, Gizem, Macera
Ülke ABD
Dil Türkçe Dublaj
Senaryo yazarı Michael Ferris, John D. Brancato
Yayınlanan Tarih 06 Şubat 1998

Saygılarımla
Eray Eliçora


10 Temmuz 2014 Perşembe

Ejderha Dövmeli Kız

   Asılsız bir iddia ile suçlanan Mikael Blomkvist, adını temize çıkartmak için elinden geleni yapmaya and içer. İsveç’in zengin endüstri patronları arasında yer alan Henrik Vanger ise, çok sevdiği ve uzun zamandır kayıp olan yeğeni Harriet’ın ortadan kaybolmasının ardındaki gerçeği aydınlatması için gazeteci Blomkvist’i görevlendirir. Başı zaten dertte olan gazeteci, yeğenin ölümünden muhtemelen sorumlu olan ailenin malikanesine doğru yol alır.Bu sırada, Milton Güvenlik adına çalışan sıra dışı “hacker” Lisbeth Salander da Blomkvist’in geçmişini araştırmakla görevlendirilir. Yolları kesişen ikili geçmişten bugüne uzanan bir cinayetler zincirini çözmeye çalışırken, aralarında hassas bir güven köprüsü de oluşacaktır…

   Stieg Larsson’un aynı adlı romanından Niels Arden Oplev tarafından sinemaya uyarlanan “Män som hatar kvinnor”, sadece ülkesi İsveç’te değil bir çok ülkede oldukça ses getirince yeniden çevrimi şart yapımlar arasına girdi. Orijinal versiyonu binlerce hayrana sahip serinin Amerikan versiyonunda en güçlü koz ise şüphesiz yönetmen David Fincher. Orijinal filmde Michael Nyqvist ve Noomi Rapace’in canlandırdığı karakterlerin yerini bu versiyonda Daniel Craig ve Rooney Mara alıyor…

Filmin Yönetmeni: David Fincher
Filmin Türü: Suç, Dram, Gizem
IMDB Puanı: 8.2
Yapım Yılı: 2011
Ülke: ABD, İsveç, İngiltere, Almanya
Yayınlanan Tarih: 13 Ocak 2012
Senaryo yazarı: Steven Zaillian, Stieg Larsson

Saygılarımla
Eray Eliçora


9 Temmuz 2014 Çarşamba

Zodiac

   San Francisco’yu yıllarca dehşete boğmuş bir seri katil, bu katili yakalamayı kendilerine takıntı haline getirmiş dört adam ve gerçeklerden yola çıkan bu hikayeyi perdeye taşıyan, seri katil filmlerinin başarılı yönetmeni David Fincher…
Seri katilin bıraktığı ipuçlarını takip ederek olayı aydınlatmayı kendilerine saplantı haline getiren bu dört adamın hayatı, artık katilin hareket alanı içinde şekillenmektedir. Yıllar boyu saldırılarını kesmeyen ve yok olmuş görünürken birden bire yeniden ortaya çıkan bu seri katil, sadece onu yakalamaya çalışanların değil, bütün şehrin kabusu olacaktır. Kurbanlar sadece öldürülenler değil, şehirde yaşayan tüm insanlardır…

   Yedi, Oyun, Dövüş Kulübü filmleri ile gerilim sinemasında kendine özel bir yer edinen David Fincher, Zodiac’ın dehşetini estirdiği yıllarda San Fransisco’da yaşayan ilkokul öğrencisi bir çocuktu. Yönetmen, çocukluk dönemini çok etkileyen bu seri katilin hikayesini yıllar sonra beyazperdeye taşıyor…

Filmin Yönetmeni: David Fincher
Filmin Türü: Polisiye, Dram, Tarihi
IMDB Puanı: 7.7
Yapım Yılı: 2007
Ülke: ABD
Yayınlanan Tarih: 18 Mayıs 2007
Senaryo yazarı: James Vanderbilt, Robert Graysmith

Saygılarımla
Eray Eliçora


8 Temmuz 2014 Salı

Yedi

   7 ölümcül günahı işleyenleri kendi vahşi yöntemleriyle öldüren bir seri katil ve onun peşindeki iki polis dedektifin çabalarını konu alan bir gerilim başyapıtı. Yönetmen David Fincher imzalı film, gerek sürükleyici konusu gerekse oyuncuların performanslarıyla gişede büyük başarı yakalamıştı. En iyi kurgu dalında 1996′da ödüle aday olan film bu ödülü alamamıştı. Özellikle sürpriz kötü adamı ve çarpıcı finali ile şimdiden bir klasik olarak yerini aldı…

Filmin Yönetmeni: David Fincher
Filmin Türü: Gerilim, Macera
IMDB Puanı: 8.7
Yapım Yılı: 1995
Ülke: ABD
Yayınlanan Tarih: 16 Şubat 1996
Senaryo yazarı: Andrew Kevin Walker

Saygılarımla
Eray Eliçora


7 Temmuz 2014 Pazartesi

Benjamin Button’ın Tuhaf Hikayesi

   Birinci Dünya Savaşı’nda oğlunu kaybeden kör bir saatçi tren istasyonuna yaptığı bir saati geri işlenmesi üzerine kurar, gidenler belki geri döner düşüncesiyle.Bu saat bir mucizeye sebep olur ve 1918′de savaşın bittiği gün doğan Benjamin Button’un hayat saati tersine işler. O 80′lerinde bir yaşlı olarak doğmuştur ve hayatı bir bebekliğinin ulaşabileceği ilk evresinde son bulacaktır. Benjamin tersine giden gelişmesinde ortama ayak uydurmaya çalışırken daha küçük yaşlarda bir kıza aşık olur. İlk önceleri kendi yaşlı görüntüsünden dolayı ondan uzak kalmaya çalışırken yaşları birbirlerini yakaladığında mutluluğu bulur ama ikisinin de daha gideceği yol vardır…

   Birçok ödül, 5 Altın Küre adaylığı ve birçok otorite tarafından da 2008′in en iyi filmleri arasında gösterilen film sinematografik kalitesinin yanısıra hayata dair gerekli öğretileri de insanlığa hatırlatıyor…

Filmin Yönetmeni: David Fincher
Filmin Türü: Dram, Fantastik, Gizem
IMDB Puanı: 7.8
Yapım Yılı: 2008
Ülke: ABD
Yayınlanan Tarih: 6 Şubat 2009
Senaryo yazarı: Eric Roth, Robin Swicord, F. Scott Fitzgerald

Saygılarımla
Eray Eliçora


6 Temmuz 2014 Pazar

Yaratık-3

   Serinin ikinci filmi olan “Aliens”da bıraktığımızda Ripley, Bishop ve Newt, uzaylı yaratıklardan kurtulmayı başarmış ve kendilerini dondurarak bir uzay gemisi ile yola çıkmışlardı…
Bu filmde, gemileri Fiorina 161 isimli hapishane gezegenine varır. Çarpışmadan Newt ve Bishop sağ çıkamazlar oysa Ripley’in yanısıra, en büyük kabusu tüm yolculuk boyunca onlara gizlice eşlik etmiştir. Bu hapishane gezegeninde hiç bir tip silaha izin verilmemektedir. Sakinleri ise eski katil ve tecavüzcülerin oluşturduğu dini bir kültün hakimiyetindeki bir mahkum kolonisinde yıllardır yaşam savaşı verdikleri için aralarına yeni katılan korkunç düşmanla savaşacak cesarete sahiptirler…

   Serinin, David Fincher tarafından yönetilen ve en çok eleştirilen bu üçüncüsünde, eski bir düşman ve alışık olmadığımız türden klostrofobik bir atmosfer bizleri bekliyor. Bir de hiç kuşkusuz, kalp atışlarımızı hızlandıracak bir gerilim…

Yapım Yılı: 1992
Gösterim Tarih: 22 Mayıs 1992
Senaryo: Dan O’Bannon, Ronald Shusett, Vincent Ward, David Giler
Ülke: ABD
Filmin Süresi: 114 Dakika

Saygılarımla
Eray Eliçora


5 Temmuz 2014 Cumartesi

"Dövüş Kulübü" İle "David Fincher" Sinemasına Giriş

   Bir araba şirketinde çalışan genç ve profesyonel baş karakter geceleri uyuyamamaktadır. Kahramanımız, bir terapi grubuna katılarak kendini onlardan biri gibi gösterir. Bu durum ona içsel bir rahatlama vermektedir. Bu gruplara katılmak hayatının bir parçası olmuşken, önüne Marla Singer engeli çıkar ve Marla’yla aynı gruplara katılmamak üzere anlaşırlar…

   Bir iş gezisi dönüşü kahramanımızın evi patlamada yanar. Kahramanımız daha sonra Tyler Durden ile tanışacaktır. Tyler, oluşturduğu bir grup ile “Fight Club” adlı bir klüp kurmuştur. Bu kulübe üye olanlar haftasonları sokaklarda kavga etmektedirler. Giderek moda olan bu tür klüpler Tyler Durden’ın da ünlenmesine sebep olacaktır. Ancak ortaya çıkan Marla adındaki genç bir kız ortalığı karıştırır…

Yönetmen: David Fincher
Ülke: ABD, Almanya
Filmin Türü: Dram

Saygılarımla
Eray Eliçora


4 Temmuz 2014 Cuma

Herkesin Kendi Sineması

   60. Cannes Film Festivali için özel olarak hazırlanmış bir yapım Chacun Son Cinéma. Otuz beş yönetmenin, “Sinema” temasını kendi perspektifinden işleyerek; ortalama üç dakikadan oluşan otuz üç adet kısa filmin ardı ardına sıralanmasından meydana gelen bir yapım…

   Filmin tüm yönetmenleri: Theodoros Angelopoulos, Olivier Assayas, Bille August, Jane Campion, Youssef Chahine, Kaige Chen, Michael Cimino, Ethan Coen, Joel Coen, David Cronenberg, Jean-Pierre Dardenne, Luc Dardenne, Manoel de Oliveira, Raymond Depardon, Atom Egoyan, Amos Gitai, Alejandro González Iñárritu, Hsiao-hsien Hou, Aki Kaurismäki, Abbas Kiarostami, Takeshi Kitano, Andrei Konchalovsky, Claude Lelouch, Ken Loach, David Lynch, Nanni Moretti, Roman Polanski, Raoul Ruiz, Walter Salles, Elia Suleiman, Ming-liang Tsai, Gus Van Sant, Lars von Trier, Wim Wenders, Kar Wai Wong, Yimou Zhang

Yapım Yılı: 2007
Gösterim Tarih: 31 Ekim 2007
Senaryo: Manoel de Oliveira, Olivier Assayas, William Chang
Filmin Süresi: 100 Dakika

Saygılarımla
Eray Eliçora


3 Temmuz 2014 Perşembe

Tehlikeli İlişki

   1904 yılındayız. Akli dengesi bozuk olan Sabina Spielrein adında bir Rus kadın, tedavisi için Carl Jung’a teslim edilir. Burghölzli Akıl Hastanesi’nde, hocası Sigmund Freud ile birlikte çalışmakta olan Jung, bu hastasıyla yakınlaşmaya başlar. Ancak bu durum meşhur usta ile yükselmekte olan genç çırağının arasının açılmasına neden olacaktır.
David Cronenberg’in merakla beklenen son filmini kendi oyunundan Christopher Hampton beyazperdeye uyarladı. Dünya prömiyeri Eylül ayında Venedik Film Festivali’nde yapılan film, psikolojinin iki büyük öncüsü Carl Jung ve Sigmund Freud arasındaki dostluğun nasıl bozulduğunu anlatıyor…

   Öyle hakkında bir çırpıda söz söylenecek bir film değil. Keira Knightley’nin oyunculuğu evet başlarda rahatsız etse de sonradan öykü geliştikçe tuhaf bir biçimde göze batmamaya başlıyor. Hasta- doktor (Spielrein-Jung) ilişkisinde rollerin değiştiğine şahit olduk. Jung, her ne kadar kendisini ”korkak bir burjuva” olarak tanımlasa da bütün olasılıklara kendini açan bir karakterdi. Karakterinin bu baskın özelliğinden dolayı ”yanılmazlık” ve pragmatizm timsali Freud ile çatışması kaçınılmazdı. Yalnız Vigo Mortensen, Freud’un o kendinden emin hükmedici hallerinin altında yatan kendinden emin olmama hallerini minimal bir-iki sahneyle seyirciye hissettiriyordu. Jung’u 2. sınıf mistisizm ve şamanizmle uğraşmakla suçlarken, bile bile acımasızdı; karşısındakinin ruhunu okuma konusunda onca yetisine rağmen….Aslında Jung’un ayartılma konusunda kanına ilk giren de yine bir hasta olan Otto idi. Yine bir karakterlerin ve rollerin yer değiştirmesi söz konusuydu. Spielrein ise, zehir gibi zekası ve öngörülü halleriyle unutulmayacak bir karakter, yardıma ihtiyacı varmış gibi dursa da esirgenmek ona birkaç numara dar bir gömlek gibi gelir kanımca. Filmin sonunda Jung’un onca ruhsal sıkıntı çekmesine rağmen sonrasında huzurlu bir hayat sürdürdüğünün belirtilmesi de ayrı bir konu olarak zihnimde yer etti. ”Bazen hayata devam etmek için affedilmeyecek bir şey yapmak gerekir” diyor ya Jung karmaşa ve çelişkinin tabutuna bir çivi daha çakıyor, tıpkı hayat gibi…

Filmin Yönetmeni: David Cronenberg
Filmin Türü: Dram, Gerilim, Biyografi
IMDB Puanı: 6.9
Yapım Yılı: 2011
Ülke: İngiltere, Almanya, Kanada, İsviçre
Yayınlanan Tarih: 25 Kasım 2011
Senaryo yazarı: Christopher Hampton, John Kerr

Saygılarımla
Eray Eliçora