16 Ekim 2013 Çarşamba

Aynadaki Gibi

           Genç bir kadın olan Karin bir akıl hastanesinde bir süre kaldıktan sonra ailesine geri döner. Döndüğü adada onunla birlikte yalnız ağabeyi ve nazik ancak gittikçe umutsuzlaşan kocası da bulunmaktadır. Aralarına gezgin ve çocuklarına bir yabancı olan dünyaca ünlü yazar babaları da katılır. Karin’in gerçekler ile ilgili algıları gittikçe kayar ve aile üyeleri arasındaki bağlar bu hakikatin ışığı altında değişir…

            Zer kadrini zerger bilir ne bilsin her geda (altının değerinden sarraf anlar).Bergmanı anlamak çok kolay değildir. Aslında çok zordur. Sadece sizde bir etki yaratmış ise, ve bu etkinin gücü ne kadar ise, sizin iç aleminizdeki kertelere, size özel anlara, hatıralara dokunarak haz duyarsınız. Bu anlamak değildir, ruhunuzda bir titreşim oluşturmuştur. Sanatta budur zaten. Kadim zamanları size hatırlatmak…Ne ola acep…Tarkovsky, Kurosawa gibi. Çoğu anladığını zanneden, -iddia ederim- yanlış anlamıştır. Sinema eleştirmenleri dahil. Çünkü dehayı kısıtlamış olursunuz. Bir defa bunlar sanatçıdır. Sanatcının anlaşılmak gibi bir kaygısı yoktur. Aslında, tüm sanat eserleri içinde böyledir ama, sinema sanatı hele hele Bergman ve Tarkovsky den bashsediyorsak filmde (kadraj kadraj şiirdir herbiri) anlatıldığını kimse izah edemez. Bu ustaya saygısızlık olur, ben seni deşifre ettim, güya. Büyük ressamların resmi gibi, örneğin Michelangelo. Yada Mozartın bir senfonisi. Aslında çeviride yanlıştır. Orjinal dilinde izlemek (ki bu çoğumuz için çok zordur) en doğrusudur. Bir şiiri orjinal dilinden başka bir dile çeviremez siniz. Kim olursanız olun. İçindeki ruh, mana, hikmet, özgünlük ve estetik ortadan kalkar. Mazruf örtülür, zarfa aşinalık başlar. yani özü bırakıp kabukla ilgilenilir. İşte Diyojenden yüzyıllar sonra eline kamera alıp, İnsanı arıyorum diyen bu bilgeler, şu anki 7 milyar homo sapiens türü içinde, acaba kaç insanda maddeden manaya, Egodan canana Kesretten(çoklukdan), teke giden, bir yol açabilmiştir. Gülistan ortadadır da koklamaya nazlanırız, diken bahensi olur. Çünkü rüyadan uyanmak istemeyiz. Gerçek aşikar ve el-an ortadadır ama, görene. Ego yu tatmin ile uğraşan, maddeperest homo sapiens, ölümün rüyası olan yaşam denen uykuda rüzgarın önündeki yaprak gibi savrulur, savrulur, savrulur, sonsuza değin. Evet, evvel SÖZ var idi, ondan alaka kesb edildi ve ondan AŞK zuhur etti. Tekin kesrette seyri başladı. Kendinden kendine olan seyr…evvel söz vardı, söz aşkı, oda seyri doğurdu. Seyredelim.




Hiç yorum yok:

Yorum Gönder