1 Ekim 2013 Salı

Yedinci Mühür

       Şövalye Antonius Block ve silahtarı haçlı seferinden evine dönmektedir. Her ikisinin de moralleri çok bozuktur. Ülke içinde ilerledikçe vebanın izleri ile karşılaşırlar. Şövalye, Kutsal Topraklara inanç dolu genç bir adam olarak gitmiş fakat şüphe ve belirsizliğin azabı içinde geri dönmüştür. Acaba Tanrı yok mu? Bu düşünce onun için dayanılmazdır. Yine de yaşamla ilgilidir. Ölüm aniden karşısına çıktığında şövalye süre kazanmak için Ölüm’e bir satranç partisi önerir. Artık inanmak değil bilmek istemektedir…
       Yedinci Mühür, kıyamet tehdidi altında yaşamın anlamını çözmeye çalışan yalnız bir adamın çarpıcı bir portresidir. Film, inanç sistemlerinin erozyona uğradığı, nükleer bir kıyametin gündelik tehdit olduğu 1950’lerin dünyasında insanlığın hangi değerlere sarılması gerektiğini sorgular. Bu özelliğiyle yeni bir tür varoluşçu sinemanın da ikonu olmuştur…

        Kilise,dinsel dogmalar, inanç, ölüm ve hayatın anlamsızlığı, aile yaşamı, mutluluk ve kimlik arayışına ontolojik bir perspektif. Orta çağ korkularıyla vardır ve dogmalarla beslenir. Kendini ve hayatı sorgulayan Şövalye Antonius Block’un ölümle satrancı. Tanrı bir varsayımdır ve Tanrıyı öldüren insanın açmazlarını, çıkmaz sokak olan ölümün labirentlerinde dolaşmasını anlatır. Papazın oğlu olan Bergman çocukluğuna dair izleri takip ediyor güvenli olmayan dar patikalarda bizleri dolaştırıyor. Savaşın anlamsızlığı ve kendi var olma mücadelemiz arasındaki yaman çelişki….Metafizik sorunsalı varoluşçuluğa ilerlerken….Yüzyılın filmleri arasında olduğunu belirtmeden bitirmeyelim...


Hiç yorum yok:

Yorum Gönder