17 Ocak 2014 Cuma

Kuşlar

   Zengin, güzel ve şımarık bir genç kadın olan Melanie Daniels, San Francisco’daki bir evcil hayvan dükkânında yakışıklı ve ilginç biri olan avukat Mitch Brenner ile tanışır. Melanie, Mitch’in bu dükkânda ona oynadığı küçük oyuna kızsa da ondan hoşlanır. O gün Mitch’in, kızkardeşinin doğum günü için aradığı fakat bulamadığı kuşları satın alır ve bunları hediye olarak Mitch’in Pasifik kıyısındaki küçük bir kasaba olan Bodego Bay’deki evine götürmeye karar verir…
Kasabadaki hayat ilk başlarda Melanie’ye normal gözükse birkaç gün sonra kasaba ve çevresindeki kuşlar tuhaf davranmaya ve sebepsiz bir şekilde insanlara saldırmaya başlar. Kuşların saldırıları kısa bir süre içinde ölümcül olacak, insanlara yaptıkları saldırılar sertleşecektir. Zira bir çiftçinin evinin camını kırarak içeri girer ve çiftçiyi gözlerini oyup öldürürler; keza Melanie’nin tanıştığı genç kadın da onların kurbanı olacaktır. Her türden kuşun yarattığı bu olaylar karşısında korkan ve ne yapacağını bilemeyen kasaba halkı kafesteki kuşlar gibi evlerine, dükkânlarına sığınır ve bir anlamda içeride hapis kalırlar…

   Kuzey Kalifoniya’da tatil yapan Hitchcock’un o bölgede kuşların insanlara saldırdığına dair bir gazete haberi okumasıyla ortaya çıkar. Bu gazate haberini, daha önce de kitaplarından uyarlamalar yaptığı Daphne du Maurier ‘in aynı adlı kısa hikâyesi ile birleştiren Hitchcock, sinema tarihinin en ünü filmlerinden birine imza atmış olur. Bu film kendisinden sonra gelecek doğanın insandan öç alması temalı filmleri büyük ölçüde etkilemiş ve bir klasik haline gelmiştir…

Saygılarımla
Eray Eliçora


Hiç yorum yok:

Yorum Gönder