Kasabadaki hayat ilk başlarda Melanie’ye normal gözükse birkaç gün sonra kasaba ve çevresindeki kuşlar tuhaf davranmaya ve sebepsiz bir şekilde insanlara saldırmaya başlar. Kuşların saldırıları kısa bir süre içinde ölümcül olacak, insanlara yaptıkları saldırılar sertleşecektir. Zira bir çiftçinin evinin camını kırarak içeri girer ve çiftçiyi gözlerini oyup öldürürler; keza Melanie’nin tanıştığı genç kadın da onların kurbanı olacaktır. Her türden kuşun yarattığı bu olaylar karşısında korkan ve ne yapacağını bilemeyen kasaba halkı kafesteki kuşlar gibi evlerine, dükkânlarına sığınır ve bir anlamda içeride hapis kalırlar…
Kuzey Kalifoniya’da tatil yapan Hitchcock’un o bölgede kuşların insanlara saldırdığına dair bir gazete haberi okumasıyla ortaya çıkar. Bu gazate haberini, daha önce de kitaplarından uyarlamalar yaptığı Daphne du Maurier ‘in aynı adlı kısa hikâyesi ile birleştiren Hitchcock, sinema tarihinin en ünü filmlerinden birine imza atmış olur. Bu film kendisinden sonra gelecek doğanın insandan öç alması temalı filmleri büyük ölçüde etkilemiş ve bir klasik haline gelmiştir…
Saygılarımla
Eray Eliçora
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder