17 Kasım 2013 Pazar

Russian Ark İle Aleksandr Sokurov Sinemasına Giriş

  “Sonsuza dek yolculuk bizim kaderimiz. Sonsuza dek yaşamak…”
Rusya’nın 19. ve 20. yüzyıl tarihinin hikâyesi.
“Alexandra”, “Mat i syn” ve “Otets i syn” gibi başyapıtların yönetmeni Aleksandr Sokurov’dan çok cüretkâr ve en az cüretkârlığı kadar başarılı ve sadece hayal etmesi bile nefes kesen bir film. “Gözlerimi açıyorum ve hiçbir şey görmüyorum” sözleri ile başlayan film, bu sözlerin tam aksine çok şey görüyor ve gösteriyor, ve hem sanatsal hem teknik becerinin buluştuğu bir sinemanın neler başarabileceğine parlak bir örnek oluşturuyor.

  Sokurov’un bu kesintisiz ”one shot” çekimi, havada süzülürmüş gibi bir etki yapan kamerasıyla gerçekten (mecazen değil fiziki anlamda) baş döndürüyor. 3. denemede böyle zorlu ve deli bir çekimi başarması da takdire şayan. Bir ulusun belli bir döneme ait sanatsal zevkleri ve tarihini verirken, resimle olan o tutkulu ilişkisi bu sefer doğrudan filme dahil oluyor. Rusların ulusal karakterleri, doğu ile batı arasına sıkışmışlıkları (ki bu onları da bizim gibi egzantrik ve çelişkili ama bir o kadar da zengin ve heyecan verici kılıyor) ve tarihleri üzerine küçük saptamalar var. ”One shot” çekim one shot atmış kadar kafayı hafiften çakırkeyif! yapıyor.

Saygılarımla
Eray Eliçora


Hiç yorum yok:

Yorum Gönder